26 Şubat 2014 Çarşamba

Siyasi Sistem Eleştirisi Olarak ‘‘Animal Farm’’


 Uğur OVACIKLI
''Hiç bir insan tek başına bir ada değildir; herkes Kıta'nın bir kısmı ve ana karanın bir parçasıdır''.[1] John Donne

Yukarıdaki sözüyle topluluğun önemine vurgu yapan John Donne gibi, -önder damuz olan- Yaşlı Binbaşı da Hayvan Çiftliği'nin kurallarını açıklarken, hayvanların da çiftlikte tek vücut ve çiftliğin önemli bir parçası olmasından bahsetmektedir. George Orwell'ın, insanoğlunun zulmüne karşı başkaldıran hayvanların devrimini ve sonraki süreçte devrimin körelmesini anlatan bu film, 1917 yılında Lenin önderliğinde ateşlenen Rus Devrimi'ne atfedilen alegorik eserdir. Rus Devrimi, V.Lenin'in 1924 yılında ölmesinden sonra başa gelen Stalin ile birlikte diktatörlüğe evrilmiştir. Hayvan Çiftliğinde ise Napoleon adlı domuzun iktidarı ele geçirmesiyle birlikte, çiftlik yaşanılmaz hale bürünmüştür.

Marx'ın sosyalizmin sınırlarını çizmesi, filmde Yaşlı Binbaşı'nın görevi olmuştur. Yaşlı Binbaşı'nın hayvanlara yaptığı konuşması aslında Marx'ın proleteryaya çağrısıdır. Bireysel kimliğin sosyal ilişkiyle, sosyal gruplara ve kolektif organlara üyelik yoluyla nasıl biçimlendirildiğinin önemle altı çizilmektedir. Adı geçen konuşmada Yaşlı Binbaşı, hayvanların birbirine yoldaşlık ve kardeşlik ilkeleriyle bağlanmasını söyler. Bireyciliğie karşı kolektivizm ön plana çıkarılmıştır. Marx'ın ihtiyaca göre dağıtım ilkesi, yani ihtiyaç kadar yemek yeme ahırda hayvanlara aktarılmıştır. Hayvanların birbirlerine karşı düşmanlık beslemesi yasaktır, tek düşman vardır o da insanoğlu. İnsanoğlu'na karşı hayvanlarda işbirliği sayesinde topluluk olma bilinci yerleşmeye başlamıştır. Marx'ın alt yapının üst yapıyı belirlediği tezi, film izleyicilerine açıkca mesaj olarak verilmiştir. Proleteryanın zincirinden başka bir şeyi kalmadığında devrim yapacağı öngörülen soyalizm gibi hayvanları aç bırakan çiftlik sahibi karşısında hayvanlar da yönetimi ele geçirip, devrimi gerçekleştirmiştir. Ancak devrimi tıpkı Marx gibi Yaşlı Binbaşı da göremeyecektir. 

Eğlenceye düşkün olan ve çiftliği yöneten insanlar devrim gerçekleştikten sonra çiftlikten kovulur. Yaşli Binbaşı'nın kuralları Hayvan Çiftliği'nde bir kez daha hatırlanmış, hayvanlar bilinçlendirilmeye çalışılmıştır. Bu hayvanlar arası sosyal eşitliğin, sosyal istikrarı ve bütünlüğün temel anahtarı olduğu tüm hayvanlara iletilmiştir. Özgür ve eşit parolasından yola çıkarak çiftlikte hayvanlar devrimin ilk günlerinde komün yaşamın en güzel örneklerinden bir tanesini sergilemişlerdir. 

Hayvanlar arasında en akıllı olan sınıf olan domuzlar önder takımı oluşturmuşlardır. İlk günlerde her şey yolunda gitmesine karşın, liderlik görevindeki domuzlar, Yaşlı Binbaşı'nın 6. kuralı olan ''hiç bir zaman insanoğluna benzememek'' ilkesini çiğnemiştir. Filmde Stalin'in yansıması olan Napoleon tıpkı 1930'lardan sonra Stalin'in yaptığı gibi muhalif seslerinin kökünü kazıyan bir iktidar olmuş, Hayvan Çiftliği'ni bir kişi diktatörlüğüne dönüştürmüştür. Bir diğer akıllı domuz olan Kartopu'nun çiftlikten sürdürülmesi ve ölüm cezasına çarptırılması bunun en güzel örneğidir. Devrimin ilk günlerinde televizyonun bireylerin, egemen güç tarafından uyutma aracı olarak görülmesine rağmen Napoleon iktidara geldikten sonra aynısını kendi uygulamıştır. Çiftliğin yönetimini kendi çıkarları doğrultusunda yönlendiren Napoleon, tıpkı günümüzde de uygulanan bir politikaya benzer olarak, cahil ve bilinçsiz bireyler yaratma peşindedir. Filmde bu bireyleri koyunlar temsil etmektedir. 

Filmde altını çizilmeyecek bir nokta da Soğuk Savaş dönemine yapılan atıftır. İnsanların gizlice çiftliğe mikrofon koymaları, 1945 yılı sonrası Amerika - Rusya arasında uzun yıllar sürecek olan Soğuk Savaş'ı anımsatmaktadır. Filmin uluslararası ilişkilere yaptığı bir diğer atıfta Ağustos 1943 yılında Tahran'da gerçekleşen Churcill, Stalin, Roosevelt buluşmasınadır. Filmde oynayan Pilkington, Churcill'e benzetilmiştir ve Stalin ile olan işbirliği, Pilkington-Napoleon anlaşmasına uyarlanmıştır.

Hayvan Çiftliği fablında dini çağrışımlar da yapılmıştır. Çiftlikte yaşayan hayvanlar arasında karizmatik lider olan Napoleon'a sıkı sıkıya bağlılığı ile dikkat çeken ve fedakar olarak çiftlik için çok çalışan Boxer'ın ölmek üzereyken, karganın Boxer'a öbür dünyanın daha iyi olduğunu ve günahlarından temizlenerek can vereceğini söylemesi buna örnektir.

Hayvan Çiftliği'nde bir diğer incelenmessi gereken hususlardan bir tanesi de demokrasi sorunsalıdır. Filmin sonlarına doğru her hayvanlar eşittir; ancak domuzlar daha eşittir mesajı, siyaset bilimi literatüründeki elitist demokrasiyi akıllara getirmektedir. Devrimin ilk günlerinde çiftlikte var olan elitist demokrasi, dejenere olarak elitist diktatöryal bir tiranlığa dönüşmüştür. Elitist demokraside, her toplumda sadece elitler siyasi yönetme sürecine katılabilir. Siyasi güç her daim bazı yeteneklere, bazı kaynaklara sahipler tarafından kullanılır. Yaşlı Binbaşı gördüğü rüyada kurmak istediği çiftliği anlatırken ideallere başvurmuştur ancak elitist demokrasi idealizmin değil realizmin hakim olduğu reel politik yönetim biçimidir. Sosyalizm gibi halk demokrasisi de çürüyerek elitist demokrasinin, elitist diktatöryal biçime evrildiği görülmüştür.

Çiftlik de toplum gibi yöneten ve yönetilenler olarak iki sınıfa ayrılmıştır. Marx'ın sınıf ayrımlarının tedavi edilebilmesi tezi, çiftlikte mümkün olmamıştır. George Orwell bu göndermeyle sosyalizmin de kendi sınıflarını yarattığını mesaj olarak vermiştir. Ancak G. Orwell'ın sisteme olan eleştirisi, Antik Yunan'da Aristo'da da görülmektedir. Aristo'ya göre en iyi yönetim biçimi monarşidir ancak kral yetkilerini kötüye kullanarak bir tiran haline gelir. Tiran hale gelmesinden halk memnun kalmaz ve karşı devrim yaparak yönetimi ele geçirir. Halkın fazla demokrasisi ülkeye zarar verecektir bir sonraki süreç aristokratların bu halk demokrasisine dur demesiyle devam edecektir. 

Leo Hubberman'ın ''Amerikalıların sosyalizm ile ilgili bildikleri tek şey, sosyalizmden nefret etttikleridir'' sözü üzerinden kitap ve film hakkında komplo teorileri fazladır. Kitabın CIA tarafından maddi destekle yazdırıldığı karşı devrimci, anti Sovyetik bir propaganda aracı olarak çıkması bu teorilerden bir kaçıdır. Gerçek olan bir şey var ki, filmde sosyalizmin ve devrimin saptırıldığı da açıktır. Ancak kitapta ve filmde, ara ara da olsa kapitalizme de eleştiri yapılmıştır. Bana göre filmde sistem eleştirisinden çok, insan elinin değdiği her olayın bir süre sonra dejenere olması filmde verilmeye çalışılan en önemli mesajlardan biridir. Teori ne kadar sosyal eşitlikçi olsa da insanoğlu bu teoriyi de sistemin çarkından korumayı başaramamıştır. Stalin'in ortodoks komunizmi ile Napoleon'un yönetimi özgün kalamamış, kapitalizm ile harmanlanmıştır. SSCB ve Hayvan Çiftliği kötü yöneticiler yüzünden hiç geri dönülemeyecek bir yola girmişlerdir.



[1] Andrew Heywood, Siyaset, Çev.: Kollektif, İstanbul, Adres Yayınları, 2013, s.81

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder