Hasan MISIR
Minerva dergisinin geçen sayısındaki yazımı; 30 Mart Yerel Seçimleriyle, demokrasimizin seçimsel demokrasi modundan kurtularak, özgürlükçü ileri demokrasi ligine terfi etmesini temenni ederek bitirmiştim…
Merkezi Washington’ da olan ve dünya üzerinde 120 şubesi bulunan, demokrasi derecelendirme kuruluşu Hürriyetler Evi’nin ( Freedom House) bir önceki raporunda Türkiye “ kısmen özgür “ ülke konumunda iken, yayınlanan son raporda 100 üzerinden 64 kötü puanla ne yazık ki “ özgür olmayan ülkeler “ sınıfına geriledi. Bu durumun AKP hükümetinde rahatsızlığa yol açması doğal olmakla beraber; alınganlığa kapılıp hemen karşı taarruza geçilmesi, içerde kolaycılıkla izah edilebilse dahi, dışarıda bize hiçbir şey kazandırmayacaktır. Televizyon yokken, Avrupalı rakiplerimizle yapılan spor müsabakalarını radyodan dinler ve spikerle birlikte, yabancı hakemlerin bize karşı nasıl taraflı davrandıklarına hayıflanır dururduk. TV denen kutu kralın çıplak olduğunu gösterince, bu sektörden nemalanan kitle, zorunlu olarak lafa değil spora yatırım yapmanın normatif yolarına yöneldi…Darısı siyasetimizin başına derken; bu noktada ülkemizde esas itibariyle iktidar kadar muhalefetin ve sivil toplum örgütlerinin de birey veya toplu olarak bireylerce sorgulanması gerektiğini vurgulamak isterim.
Önümüzde, 10 Ağustos’ da yapılacak Cumhurbaşkanlığı Seçimi var. 21 Ekim 2007 de yapılan referandumla, Türkiye’ de Cumhurbaşkanı’ nın 5 yıllık süreyle halk tarafından seçilmesi ve ikinci kez seçilme hakkına sahip olması % 69 oy çokluğu ile kabul edilmişti. Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanununa göre Cumhurbaşkanı, 40 yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenim yapmış TBMM üyeleri veya bu niteliklere ve milletvekili seçilme yeterliğine sahip Türk vatandaşları arasından seçilebilecek. TBMM üyeleri içinden veya Meclis dışından, bu niteliklere sahip bir kişinin aday gösterilebilmesi için en az yirmi milletvekilinin yazılı teklifi ve şahsın muvafakati gerekiyor. İlk turda adaylardan biri salt çoğunluğu sağlayamazsa, en fazla oy alan iki aday 24 Ağustos 2014 de yeniden yarışacak ve geçerli oyların çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilecek. 30 Mart akşamı Yerel Seçim sonuçlarını beklemeden, gündemi belirleme alışkanlığını sürdüren AKP nin görünen adayları, görev süresi 24 ağustos 2014 de dolacak olan mevcut Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah GÜL ile Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan iken, muhalefetin henüz ortaya çıkmış bir adayının ve yeterli hazırlığının olmadığı görüldü. CHP “ nasıl bir cumhurbaşkanı ? “ profili üzerinde yoğunlaşırken, MHP 3M formülü ve üçgenlerle çatı oluşturmaya çalışıyor. BDP ve HDP ise tamamen oportunist bir yaklaşım sergiliyor. Seçimlerde CHP ile MHP nin bir safta, AKP ile BDP ve HDP nin ise karşı safta birlikte hareket edecekleri anlaşılıyor ve sorun, muhalefetin Sayın Gül veya Sayın Erdoğan’ ın karşısına kimi ortak aday olarak çıkaracağı noktasında düğümleniyor…
Bu konsensüsü sağlayacak isimlerden biri de Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş’ dır. Ankara doğumlu olan Sayın Yalçıntaş’ ın annesi Urfa’ nın köklü bir ailesine mensup, o günkü adıyla müstantik ( savcı ) torunudur. Babası ise Ankara’ nın Keskin ilçesinden olup hali vakti yerinde tüccar bir aileden gelmektedir. Her iki dedesi de Çanakkale şehididir ve kabirleri o bölgede olmakla birlikte henüz bulunamamıştır. Nevzat Hoca, Fransa’ da üç yıl süren doktora tezini tamamladıktan sonra, akademik kariyerini İÜ İktisat Fakültesi’ nde sürdürürken, genç yaşta önemli devlet hizmetlerinde de bulunmuştur. Bu deneyimleri onun Süleyman Demirel, Turgut Özal gibi büyük devlet adamlarıyla birlikte çalışmasına vesile olmuştur. 1965 de İngiltere’ de London School Economic okulunda doçentlik eğitimi alıp üniversiteye döndükten sonra; 1969 da Süleyman Demirel’ in Adalet Partisi ikinci kez tek başına iktidara gelince, Turgut Özal’ ın teklifiyle Devlet Planlama Teşkilatı’nda (DPT) Sosyal Planlama ve İktisadi Planlama Dairelerinin başına getirilir. Hasan Celal Güzel gibi yeteneklerden oluşan bir ekibi kadrosuna katarak onları devlete kazandırır. 1971 Muhtırasından sonra, profesör olarak tekrar üniversiteye döner. 12 Mayıs 1975 de Süleyman Demirel’ in teklifi ve Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ ün onayı ile TRT Genel Müdürü olur. 1982 de Başbakan Bülent Ulusu kendisinden Cidde’ de İslam Kalkınma Bankası’ na bağlı bir enstitü kurmasını ister. Bir görev adamı olan Sayın Yalçıntaş bunu da kabul eder ve Cidde’ de dört yıl kalır. Beraberinde götürdüğü Sayın Abdullah Gül ve rahmetli Haşmet Başer’ i enstitünün başında bırakarak 1986 da üniversitedeki görevine döner. TOBB’ un başına getirilen Ali Coşkun’ un ricası üzerine TOBB Başkan danışmanlığı ve Yüksek İstişare Kurulu görevlerini üstlenmeyi kabul eder. Türkiye’ nin iki omuz başı olan Kafkasya ve Balkanlar’ daki Türklerin fahri elçisi olarak durmadan, dinlenmeden çalışır…1991 yılı sonunda SSCB’ nin dağılmasının ardından Rusya ve bağımsız Türk cumhuriyetleri ile ticari; Libya ile müteahhitlik hizmetlerimizin geliştirilmesine yardımcı olur. Buralarda yaşayan ırkdaşlarımızın dini vecibelerini yerine getirebilmeleri için maddi ve manevi katkılarda bulunur. 1995 de Başbakan Tansu Çiller’ in görevlendirmesiyle deruhte ettiği özel elçi kimliği ile Suudi Arabistan’ da uyuşturucu suçundan idama mahkûm olmuş 55 Türk vatandaşımızın kral tarafından affedilmesinde baş rol oynar. Aralarında ABD ve Japonya’ nın da bulunduğu dünyanın hemen bütün ülkelerine konferanslar vermek üzere davetli olarak defalarca çağrılmıştır. Evli ve iki erkek evladı olan Nevzat Hoca, Türkiye Gazetesi Başyazarlığı ve Tercüman Gazetesi yazarlığı yapmış ve geride yayınlanmış pek çok eser bırakmıştır…
Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş’ ın; içerde ve dışarıda bu derece popüler olduktan sonra, daha önce birkaç kez reddettiği aktif siyasetten uzak durması artık mümkün olamazdı… Nitekim Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ ın emr-i vâkisiyle 1999 Genel Seçimlerinde Fazilet Partisi’ nden İstanbul Milletvekili seçilir ve partisi kendisini Meclis Başkanlığına aday gösterir. Eski Başbakan Yıldırım Akbulut’ un Meclis Başkanı seçildiği oylamada 100 civarında oy alır. Türkiye 2000 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine, Mayıs 1999 da kurulan rahmetli Ecevit’ in Başbakanlığındaki ( DSP + MHP + Anavatan ) 57. koalisyon hükümetiyle girdi. İktidar partileri Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Necdet Sezer üzerinde anlaşmışlardı. Nevzat Hoca da aday oldu. Birinci turda 61, ikinci turda 66, üçüncü turda 113 oy aldı. 108 milletvekiline sahip partisinden sadece 35-40 tanesinin oyunu alabilmiş olması manidardır…
İngilizce, Fransızca ve Arapça bilen Sayın Yalçıntaş, 3 Kasım 2002 de yapılan Erken Genel Seçimlerde, AKP den 22. Dönem İstanbul Milletvekili seçildi ve AGİT Türk Gurubu Başkanlığını yürüttü. 2007 yılında yapılan Genel Seçimlerde yeniden aday olmayarak, aynı tempoda devam eden yurtiçi ve yurt dışı konferanslarıyla öğrencilerine, dostlarına ve İstanbul’ da ikamet eden ailesine daha fazla zaman ayırmayı yeğlemiştir…
1925 doğumlu İtalya Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitano’ya göre çok daha genç ve dinamik olan, Hocaların Hocası Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş; 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde; kısır çekişmelerin, inatlaşmaların hakim olduğu siyasal hayatımıza dinginlik ve uluslararası prestij sağlayacak en uygun aday isimlerden biridir.
Merkezi Washington’ da olan ve dünya üzerinde 120 şubesi bulunan, demokrasi derecelendirme kuruluşu Hürriyetler Evi’nin ( Freedom House) bir önceki raporunda Türkiye “ kısmen özgür “ ülke konumunda iken, yayınlanan son raporda 100 üzerinden 64 kötü puanla ne yazık ki “ özgür olmayan ülkeler “ sınıfına geriledi. Bu durumun AKP hükümetinde rahatsızlığa yol açması doğal olmakla beraber; alınganlığa kapılıp hemen karşı taarruza geçilmesi, içerde kolaycılıkla izah edilebilse dahi, dışarıda bize hiçbir şey kazandırmayacaktır. Televizyon yokken, Avrupalı rakiplerimizle yapılan spor müsabakalarını radyodan dinler ve spikerle birlikte, yabancı hakemlerin bize karşı nasıl taraflı davrandıklarına hayıflanır dururduk. TV denen kutu kralın çıplak olduğunu gösterince, bu sektörden nemalanan kitle, zorunlu olarak lafa değil spora yatırım yapmanın normatif yolarına yöneldi…Darısı siyasetimizin başına derken; bu noktada ülkemizde esas itibariyle iktidar kadar muhalefetin ve sivil toplum örgütlerinin de birey veya toplu olarak bireylerce sorgulanması gerektiğini vurgulamak isterim.
Önümüzde, 10 Ağustos’ da yapılacak Cumhurbaşkanlığı Seçimi var. 21 Ekim 2007 de yapılan referandumla, Türkiye’ de Cumhurbaşkanı’ nın 5 yıllık süreyle halk tarafından seçilmesi ve ikinci kez seçilme hakkına sahip olması % 69 oy çokluğu ile kabul edilmişti. Cumhurbaşkanlığı Seçimi Kanununa göre Cumhurbaşkanı, 40 yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenim yapmış TBMM üyeleri veya bu niteliklere ve milletvekili seçilme yeterliğine sahip Türk vatandaşları arasından seçilebilecek. TBMM üyeleri içinden veya Meclis dışından, bu niteliklere sahip bir kişinin aday gösterilebilmesi için en az yirmi milletvekilinin yazılı teklifi ve şahsın muvafakati gerekiyor. İlk turda adaylardan biri salt çoğunluğu sağlayamazsa, en fazla oy alan iki aday 24 Ağustos 2014 de yeniden yarışacak ve geçerli oyların çoğunluğunu alan aday Cumhurbaşkanı seçilecek. 30 Mart akşamı Yerel Seçim sonuçlarını beklemeden, gündemi belirleme alışkanlığını sürdüren AKP nin görünen adayları, görev süresi 24 ağustos 2014 de dolacak olan mevcut Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah GÜL ile Başbakan Sayın Tayyip Erdoğan iken, muhalefetin henüz ortaya çıkmış bir adayının ve yeterli hazırlığının olmadığı görüldü. CHP “ nasıl bir cumhurbaşkanı ? “ profili üzerinde yoğunlaşırken, MHP 3M formülü ve üçgenlerle çatı oluşturmaya çalışıyor. BDP ve HDP ise tamamen oportunist bir yaklaşım sergiliyor. Seçimlerde CHP ile MHP nin bir safta, AKP ile BDP ve HDP nin ise karşı safta birlikte hareket edecekleri anlaşılıyor ve sorun, muhalefetin Sayın Gül veya Sayın Erdoğan’ ın karşısına kimi ortak aday olarak çıkaracağı noktasında düğümleniyor…
Bu konsensüsü sağlayacak isimlerden biri de Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş’ dır. Ankara doğumlu olan Sayın Yalçıntaş’ ın annesi Urfa’ nın köklü bir ailesine mensup, o günkü adıyla müstantik ( savcı ) torunudur. Babası ise Ankara’ nın Keskin ilçesinden olup hali vakti yerinde tüccar bir aileden gelmektedir. Her iki dedesi de Çanakkale şehididir ve kabirleri o bölgede olmakla birlikte henüz bulunamamıştır. Nevzat Hoca, Fransa’ da üç yıl süren doktora tezini tamamladıktan sonra, akademik kariyerini İÜ İktisat Fakültesi’ nde sürdürürken, genç yaşta önemli devlet hizmetlerinde de bulunmuştur. Bu deneyimleri onun Süleyman Demirel, Turgut Özal gibi büyük devlet adamlarıyla birlikte çalışmasına vesile olmuştur. 1965 de İngiltere’ de London School Economic okulunda doçentlik eğitimi alıp üniversiteye döndükten sonra; 1969 da Süleyman Demirel’ in Adalet Partisi ikinci kez tek başına iktidara gelince, Turgut Özal’ ın teklifiyle Devlet Planlama Teşkilatı’nda (DPT) Sosyal Planlama ve İktisadi Planlama Dairelerinin başına getirilir. Hasan Celal Güzel gibi yeteneklerden oluşan bir ekibi kadrosuna katarak onları devlete kazandırır. 1971 Muhtırasından sonra, profesör olarak tekrar üniversiteye döner. 12 Mayıs 1975 de Süleyman Demirel’ in teklifi ve Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ ün onayı ile TRT Genel Müdürü olur. 1982 de Başbakan Bülent Ulusu kendisinden Cidde’ de İslam Kalkınma Bankası’ na bağlı bir enstitü kurmasını ister. Bir görev adamı olan Sayın Yalçıntaş bunu da kabul eder ve Cidde’ de dört yıl kalır. Beraberinde götürdüğü Sayın Abdullah Gül ve rahmetli Haşmet Başer’ i enstitünün başında bırakarak 1986 da üniversitedeki görevine döner. TOBB’ un başına getirilen Ali Coşkun’ un ricası üzerine TOBB Başkan danışmanlığı ve Yüksek İstişare Kurulu görevlerini üstlenmeyi kabul eder. Türkiye’ nin iki omuz başı olan Kafkasya ve Balkanlar’ daki Türklerin fahri elçisi olarak durmadan, dinlenmeden çalışır…1991 yılı sonunda SSCB’ nin dağılmasının ardından Rusya ve bağımsız Türk cumhuriyetleri ile ticari; Libya ile müteahhitlik hizmetlerimizin geliştirilmesine yardımcı olur. Buralarda yaşayan ırkdaşlarımızın dini vecibelerini yerine getirebilmeleri için maddi ve manevi katkılarda bulunur. 1995 de Başbakan Tansu Çiller’ in görevlendirmesiyle deruhte ettiği özel elçi kimliği ile Suudi Arabistan’ da uyuşturucu suçundan idama mahkûm olmuş 55 Türk vatandaşımızın kral tarafından affedilmesinde baş rol oynar. Aralarında ABD ve Japonya’ nın da bulunduğu dünyanın hemen bütün ülkelerine konferanslar vermek üzere davetli olarak defalarca çağrılmıştır. Evli ve iki erkek evladı olan Nevzat Hoca, Türkiye Gazetesi Başyazarlığı ve Tercüman Gazetesi yazarlığı yapmış ve geride yayınlanmış pek çok eser bırakmıştır…
Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş’ ın; içerde ve dışarıda bu derece popüler olduktan sonra, daha önce birkaç kez reddettiği aktif siyasetten uzak durması artık mümkün olamazdı… Nitekim Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ ın emr-i vâkisiyle 1999 Genel Seçimlerinde Fazilet Partisi’ nden İstanbul Milletvekili seçilir ve partisi kendisini Meclis Başkanlığına aday gösterir. Eski Başbakan Yıldırım Akbulut’ un Meclis Başkanı seçildiği oylamada 100 civarında oy alır. Türkiye 2000 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine, Mayıs 1999 da kurulan rahmetli Ecevit’ in Başbakanlığındaki ( DSP + MHP + Anavatan ) 57. koalisyon hükümetiyle girdi. İktidar partileri Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Necdet Sezer üzerinde anlaşmışlardı. Nevzat Hoca da aday oldu. Birinci turda 61, ikinci turda 66, üçüncü turda 113 oy aldı. 108 milletvekiline sahip partisinden sadece 35-40 tanesinin oyunu alabilmiş olması manidardır…
İngilizce, Fransızca ve Arapça bilen Sayın Yalçıntaş, 3 Kasım 2002 de yapılan Erken Genel Seçimlerde, AKP den 22. Dönem İstanbul Milletvekili seçildi ve AGİT Türk Gurubu Başkanlığını yürüttü. 2007 yılında yapılan Genel Seçimlerde yeniden aday olmayarak, aynı tempoda devam eden yurtiçi ve yurt dışı konferanslarıyla öğrencilerine, dostlarına ve İstanbul’ da ikamet eden ailesine daha fazla zaman ayırmayı yeğlemiştir…
1925 doğumlu İtalya Cumhurbaşkanı Giorgio Napolitano’ya göre çok daha genç ve dinamik olan, Hocaların Hocası Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş; 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde; kısır çekişmelerin, inatlaşmaların hakim olduğu siyasal hayatımıza dinginlik ve uluslararası prestij sağlayacak en uygun aday isimlerden biridir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder