7 Nisan 2013 Pazar

Pera-Galata Gezi Notları

Gözde TÜTMEZ

5 Nisan’da çalışma grubumuzla Doç. Dr. Namık Sinan Turan hocamız eşliğinde yaptığımız Pera-Galata gezisi notlarımızın küçük bir özetini paylaşacağım.

Günümüzde Beyoğlu ilçesi sınırları içinde kalan Galata bölgesi İstanbul’daki yedi tepeden biridir. Bizans ve önceki dönemde İstanbul’un yerleşik kısmı dışında kalan iki araziden biridir Galata. İlk olarak Balkan Halkı’nın yerleştiği Galata, 331 yılında İstanbul’un Doğu Roma İmparatorluğu tarafından başkent ilan edilmesi ile pek çok halkı bünyesinde barındırmıştır. Latinler, Cenevizliler gibi toplumları ağırlayan Galata, bir rivayete göre ismini; yaşayan halkın mandıracılıkla uğraşması nedeniyle süt tozundan diğer bir rivayete göre ise tepede olması sebebiyle yokuş kelimesinden almaktadır.

Galata çok farklı bir dokuya sahiptir. Fatih İstanbul’u ele geçirdiğinde Galata halkı üç gün sonra teslim olmuştur. Barındırdığı bu asi doku onu sanatın ve belki ‘günahların’ merkezi haline getirmiştir. Sanatsal dokuyu Galata’nın mimarisinde çok net hissetmekteyiz. Fransız ve İtalyan mimarisinin izlerine rastladığımız Galata’da binaların dış cephesinin oldukça süslü olduğu dikkatimizi çekmektedir. 1872 yılında çıkan yangın sebebiyle büyük bir zarar gören bölge, II. Abdülhamit döneminde tekrar inşa edilmiştir.

Hocamız eşliğinde Galatasaray Lisesi önünde başladığımız yolculuğa Çiçek Pasajı ile devam ettik. 1839 yılında Naum Efendi Çiçek Pasajı’nda tiyatro kurmuştur. Bu dönemde Çiçek Pasajı’nda müzikal ekipler, sanatçılar, müzisyenler ağırlanmış, Osmanlı İmparatorluğu’nunda batıya yüzünü dönüşünün önemli bir sembolü haline dönüşmüştür. Dönemin padişah buradaki tiyatroya yatırım yapmıştır.

Galata’da genelde karışımıza tiyatrolar, müzikholler, cafeler, sanat merkezi çıkmakta. Tarihi dönemde de işlevini devam ettiren Galata Doğular tarafından ahlaksız ve aykırı bir yer olarak değerlendirilmekteymiş. 1860’lı yıllarda Osmanlı İmparatorluğu diplomatik olarak kurumlarını batılılaştırmaya başlamıştır. Bu dönemde Fransızca bilen öğrenciye ihtiyaç duyulduğundan Galatasaray Lisesi açılmıştır. Galatasaray Lisesi dönemin Osmanlıcılık ideolojisinin net bir yansımasıdır. Yahudi, Hıristiyan, Müslüman gençlerin birlikte eğitim gördüğü bu liseyi dönemin Papa’sı beyin yıkama yeri olarak kabul etmiş halkı çocuklarını göndermemesi için tembihlemiştir.

Galata ve Pera’nın diplomasinin merkezi haline dönüştüğü yıllarda imzalanan bir anlaşma ile Venedik elçisi bu bölgeye yerleşmiştir. Venedik elçisinin oğlu da bölgeye yerleşince bölge, beyin oğlu yani ‘Beyoğlu’ olarak anılmaya başlanmıştır.

Ceneviz ve Floransa elçisinin de bölgeye yerleşmesi ile Beyoğlu bir ticari üs haline dönüşmüştür. 18. yy’da Han yapımlarına başlanmış pasajlar açılmıştır. Aznavur Pasajı bunlardan biridir. Halep Hanı, Suriye Hanı yapılan yatırımların birer örneğidir.

Mısır Osmanlı için büyük bir öneme sahiptir. 1830’lu yıllarda Mehmet Ali Paşa reformlar yapmış ve Mısır’da batılı yaşayan bir kesim meydana gelmiştir. Bu kesim yatırımlarını Avrupa’daki mülklere yatırmaya başlamıştır. Dönemin padişahı Abdülhamit bu kesimle yakın ilişkiler kurmuştur. Hidiv ailesi bunlardan biridir. Hidiv Ailesi’nden Halil Paşa Mısır Apartmanı’nı inşa ettirmiştir. Pek çok sanatçı burada yaşamış, Mehmet Akif Ersoy bu apartmanda vefat etmiştir.

Elhamra Pasajı Endülüs, Arap mimarisinin bir yansımasıdır. Arabesk süslemeleri ile Kuzey Afrika ve arabik esintileri barındırmaktadır.

Gayri müslümlerin Tanzimat reformuna kadar kilise yapma olanakları yoktu. Tanzimat ile birlikte kilise yapma olanağına kavuşan gayri müslümler oldukça süslü ve İtalyan mimarisinin bir yansıması olan San-Antonio Kilisesi’ni inşa ettirmişlerdir. Günümüzde bu kiliseyi genelde, Süryaniler ve Keldaniler kullanmaktadır.
17. yy’da Osmanlı İmparatorluğu İspanya’ya karşı İngiletere ve Holanda gibi denizci devletleri desteklemeye başlamıştır. Ja Maintiendral adlı Hollanda Konsolosluğu da bu dönemde inşa edilmiştir. Bu bölgede bir Protestan kilisesi bulunmaktadır.

Postacılar Yokuşu olarak adlandırılan bölge küçük bir İtalyan sokağını andırmaktadır. Sokaktan aşağı indiğimizde karşımıza İtalyan elçiliği çıkar karşımıza. Osmanlı Dönemi’nde burada yaşayan yabancı uyrukların vatandaşların haklarını korumak adına bölgeye gelen balyoslar burada ikamet etmektelermiş. 1739’da Napolyon, Venedik’i ele geçirince mimaride Fransız etkisi hüküm sürmüştür. Ayrıca sokakta Lois Justine Force adlı bir Fransız mahkemesi bulunur.

Yolumuza devam ettiğimizde karşımızda Karl Ambros Bernard isimli bir Katolik kilisesi çıkar karşımıza.

Rusya konsolosluğu ilk kez İstanbul Anlaşması ile İstanbul’da elçi bulundurma hakkı kazanmış Rusların 1780’lrde kurduğu bir yapıdır. İlk elçi ise Edebiyatçı Tolstoy’un Büyük büyük dedesi olan Tolstoydu.

Kumbaracı Yokuşu olarak günümüzde anılan yokuşun asıl adı Humbaracı Ahmet Paşa sebebiyle Humbaracı Yokuşu’dur. Asmalımescit ise Müslümanların ilk olarak yerleştiği, günümüzde eğlence mekanı olarak kullanılan bir bölgedir. Bölgede ilerlerken karşımıza Botter Apartmanı çıkmaktadır. II. Abdülhamit’in terzisi olan botter burada yaşamıştır. Yapı belirgin bir art- nouveau örneğidir. Narmanlı Han ise Rus sefaretinin müştemilatı olarak kullanılmaktaymış. Ahmet Hamdi Tanpınar hayatının bir bölümünde burada yaşamıştır.

Tünel olarak anılan bölgeye ulaştığımızda gözümüze ilk olarak çarpan şey raylı ulaşım sisteminin merkezi olmasıydı. Bir Fransız bilim adamının bölgeden ir gün içinde 40000 insan geçtiğini görünce, dönemin padişahına bir raylı ulaşım sistemi yapılmasını önermiştir.

Galata belediyenin ilk kurulduğu yerdir. Kırım savaşı sonrasında İngilizlerin ihtiyaçlarını karşılamak için kurulmuştur.

Gezimizi bu batılı bölgeye tamamen zıt bir biçimde eşlik eden Galata Mevlevihanesi’nde son verdik. Halet Efendi Türbesi, Şeyh Galip Türbesi, Hamuşan ve bir müzeden oluşan Mevlevihane mistik dokusu ile insanı büyülümekte. Tasavvuf kültürünü çok yoğun yaşamış bir toplum olan Osmanlı, Tasavvuf kültürünü sanatsal değerlere de yansıtmıştır. Edebiyattan müziğe pek çok alanda tasavvuf etkisini görmekteyiz.

Mevlevilik Tasavvuf’un bir kolunu oluşturur. Arif Çelebi, Sultan Veled gibi alimler tarafından bir tarikata dönüştürülmüştür. Galata’daki Mevlevihane çile doldurulduğu için Asetanedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder