Mine Yişil
Bir işaret bekleyen tetikçi sanki, kendini belkilerle, keşkelerle hep kandırmış, ertelemiş delicesine mutluluklarını, hüzünlerini, hayata dair tüm girdaplarını, mucizelerini, tesadüf etiketi yapıştırmış her şaşkınlığını, beklemeyişini, dolu dolu hissetmiş Dünya 94' ü yaşadığı günden beri. Susuzluklarını biriktirmiş matarasında. Özgürlük perisine yaklaşmış sanki nefes aldırtmayan o bir bir düşüncelerinden, yutkundurmayan fazlalıklarından. Bir "made in ben" ürünü film tüm aleniliğiyle vizyona girmiş gibi. Efektleri bilgisayar klavyesinin tuş sesleri. Tek fark rahat olmayan koltuklar. Aslında yargıçta biziz bu hayatta, sanık bölümünde duran korkak bakışlı özgürlük düşkünü mahkumda. Kapıdan çıktığımızda alkışlayanda biziz "Kahrolsun böyle adalet" çığlıkları atanda. Her şeyden önce göz de biziz gözyaşı da. Hepimiz toprak kokmuyor muyuz şu idealardan? Yaratıcının bir parçasını taşımıyor muyuz nefislerimize köle adadığımız ruhlarımızda? "Asla yaklaşmayınız", "Asla girmeyiniz" ibareleri yer almıyor mu havayı teneffüs ettiğimiz şu alemde çizgilerimizde? Yanıcı maddeysek hepimiz patlamaktan korkmamalıyız değil mi? İçimizdeki insanı çıkartmak adına...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder