31 Ağustos 2014 Pazar

Toplumsal Narsizm'in Nesnesi Olarak Etnisite Üzerine Kısa Bir Değerlendirme

Halil İbrahim BİNİCİ

Milliyetçilik bir çocukluk hastalığıdır. O insanlığın kızamığıdır.

Albert Einstein, Mektup (1921)

Ekho ve Narkissos
Freud’un en verimli ve kapsamlı keşiflerinden biri olan narsisizm kavramı sevgi, iğdiş edilme korkusu, kıskançlık, sadizm gibi belirgin olguları açıklamakla birlikte, bastırılan sınıfların yöneticilere sadık kalmaya gönüllü olmaları gibi kitle olgularının açıklanması içinde kullanılmaktadır.[1]

Freud’un Yunan Mitolojisi’nden yararlanarak türettiği narsisizm kavramı, mitos kahramanının – Narkissos- bilinçaltını yansıtmaktadır:

Kendine âşık olanlara aldırmayıp, onları karşılıksız bırakan ve çok güzel bir peri kızı olan Ekho, bir gün avlanan bir avcı görür. Narkissos adındaki bu avcı çok yakışıklıdır. Ekho bu genç avcıya ilk görüşte âşık olur. Ancak Narkissos bu sevgiye karşılık vermeyerek, peri kızının yanından uzaklaşır. Ekho bu durum karşısında günden güne eriyerek, kara sevda ile içine kapanarak ölür. Bütün vücudundan arta kalan kemikleri kayalara, sesi ise bu kayalarda 'eko' dediğimiz yankılara dönüşür.

Olimpos dağında yaşayan tanrılar bu duruma çok kızar ve Narkissos'u cezalandırmaya karar verirler. Günlerden bir gün av izindeki Narkissos susamış ve bitkin bir şekilde bir nehir kenarına gelir. Buradan su içmek için eğildiğinde, sudan yansıyan kendi yüzü ve vücudunun güzelliğini görür. O da daha önce fark edemediği bu güzellik karşısında adeta büyülenir. Yerinden kalkamaz, kendine âşık olmuştur. O ana dek kimseyi sevmediği kadar, sevmiştir kendi görüntüsünü. O şekilde orada ne su içebilir, ne de yemek yiyebilir, aynı Ekho gibi Narkissos da günden güne erimeye başlar ve orada sadece kendini seyrederek ömrünü tüketir. Öldükten sonra da vücudu nergis çiçeklerine dönüşür.[2]


Narsisizm mitolojide de anlatıldığı üzere kişinin kendisini üstün görüp, kendisine ‘aşık’ olacak kadar toplumdan soyutlanmış ve kendisi dışındakilere küçümseyici, dışlayıcı kişilik biçimini ifade etmektedir. Günümüz toplumlarına bakıldığında bu kavramın kişinin bireyciliğe kadar uzanan insanlık tarihinin bir sonucu olduğu gözlenebilmektedir. Özellikle modernizm ve post-modernizm kavramlarını hayatımızın her alanındaki yansımalarını gördüğümüz, 20.yüzyılın son çeyreğinden günümüze kadar geçen sürede kişinin toplumsal bir varlık olmaktan ziyade narsist birey olarak tanımlanabilir hale geldiğini görmekteyiz.

Grup narsisizmi toplumda ötekileştirme aracı olarak da kullanılabilmektedir. Bireysel narsisizm gibi grup narsisizm de doyum gerektirir. Bir grubun üstünlüğü, diğer herkesin aşağılığı yolundaki genel ideoloji belirli bir doyum düzeyini sağlar. Toplumun belirli kesiminin narsistik duygularının egemen otorite sahibi tarafından bu şekilde doyum noktasına ulaştırılması ise toplumun daha fazla kamplaşmasına sebep olmaktadır. Toplumsal narsisizmin nesnesi değişebilir ve değiştirilebilir bir niteliğe sahiptir. Narsisizm’in nesnesini, etnisite olarak belirlediğimizde karşımıza kültürel ve siyasal parçalanmışlığa uğramış bir mozaik çıkmaktadır. Ve bu parçalanmışlığı içinde barındıran modern ulus-devletlerin geleceğe yönelik çoğulcu politikalara ağırlık vererek gerçekleştirmesi gerekmektedir. Günümüz, küreselleşen, ekonomik ilişkilerin kıskacındaki, ekonomik bağımsızlığını kaybetmiş ulus-devletlerin bu zorlu süreçte muhafazakâr milliyetçilik ve yayılmacı milliyetçilik[3] -Yakın tarihte bu tip milliyetçiliklere, özelliklede yayılmacı milliyetçiliğe, en büyük ve anlamlı örneği 2.Dünya Savaşı’nda rastlanmaktadır. Hitler’in önderliğinde ki Nazi partisinin en büyük propaganda aracı olan “milliyetçilik“ toplumda narsistik duyguları doyum noktasına ulaştırmış ve milyonlarca insanın ölümüne neden olmuştur.- politikalarını arkalarında bırakmaları ve yeni birleştirici araçlar kullanmaları 21.yüzyılın daha sağlıklı toplumlarını oluşturmada yarar sağlayacaktır. Toplumun narsist kolektif kimliğini ön plana çıkaran bu iki milliyetçilik akımı 19.yüzyıl’ın ikinci yarısından günümüze kadar birçok tarihsel dönüm noktasının ana kaynağı ve dayanağı olmuşlardır.

Milliyetçiliğin bu şekillerde yıkıcı etkileri olmasına rağmen birleştirici yönleri de vardır. Örneğin, anti-kolonyal milliyetçiliğe baktığımızda karşımıza toplumu kutuplaştıran toplum mühendislik ürününden ziyade toplumu bir arada tutan ve bağımsızlık için mücadele eden kişileri bir arada tutan bir yapı görürüz. Bu yapı günümüzde birçok sömürgeden kurtulan ulus-devletin bağımsızlık mücadelesinde belirleyici etken olmuştur. Türkiye’ye baktığımızda bunun en bariz örneğini görmekteyiz. Sömürgeci anlayıştan kurtulmak için toplumun her kesimi, her milleti bir arada savaşmış ve başarıyı beraber kucaklamışlardır. Fakat daha sonrasında ise anti-kolonyal milliyetçilik evrim geçirerek muhafazakâr milliyetçilik halini almıştır ve bu sorunun günümüze kadar çözülememiş olması birçok sorunu da beraberinde getirmiştir. Bunu kısaca şöyle de açıklayabiliriz: “Narsistlik mantığı sınırlar.”

Peki bu sorunları nasıl çözüme ulaştırabiliriz? Toplumsal Narsisizm’i hangi şekilde değişime zorlayabiliriz? Narsisizm’in nesnesi değiştirilemez mi? Değiştirilirse ne olur? Asıl sorulması ve cevaplanması gereken sorular bunlar ve bu soruların ardılları olmalıdır. Etnik milliyetçilik yapmadan toplumun farklı kimlik sahibi vatandaşlarına çoğulcu bir siyasi anlayışla seslenilemez mi?

Narsisizm’in nesnesi değiştirilebilir niteliğe sahiptir. Nesneye kendimizi veya kendimizi yüceltip diğerlerini alçaltacak basit indirgemeci anlayıştan uzaklaştırıp her şeyden önce “insanlık” olgusunu yerleştirebilirsek ve insana insan olduğu için değer vermeyi nesnenin bir parçası haline getirebilirsek birçok şey değişebilir. Herkesin kimliğine ve doğuştan gelen insan haklarına saygılı bir toplumun temelleri bu şekilde atılabilir. Herman Cohen’in de belirttiği gibi “kişi yabancıda insanı keşfeder.”

“İnsan, ancak ve ancak kendisinin ve çocuklarının gelecek yılı ve daha çok gelecek yılı görecek kadar yaşayacağına inanabildiği bir ortamda insan olabilecektir.”[4]

[1] Erich Fromm, Sevgi ve Şiddetin Kaynağı, (Ankara: Öteki Yayınevi, 1994), s.63, Freud’un diğer Psikianalitik kuramları için sözlük niteliğinde; http://www.english.hawaii.edu/criticalink/narc/terms.html, ve Narsisizm ile ilgili bir makale için bakz. Nesne Psikoloji Dergisi (NPD), 2013, Cilt 1, Sayı 2, Volume:1, Number:2 s.44-59
[2] Şefik Can, Klasik Yunan Mitolojisi, (İstanbul; Ötüken Neşriyat, 2011), s.103-105
[3] Milliyetçilik çeşitleri ve kuramları için bknz. Siyaset, Andrew Heywood, syf. 149-173 Milliyetçik kuramları, eleştirel bir bakış, Umut Özkırımlı
[4] Erich Fromm, Sevgi ve Şiddetin Kaynağı,(Ankara: Öteki Yayınevi, 1994), syf.93

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder