Büşra KILIÇ

Hayat o kadar hızlı ki yaşadığımız, gördüğümüz onca şeyi tüketirken kaydetmeyi kaçırıyoruz. İşlemler fazlalaşınca mavi ekran veriyoruz. Kısa süreli hafızanın en derin çıkmazı sürekli tetikte olmak zorunda olması sanırım. Her şeyi kaydedemediği için onu suçlayamam, ben de bir işle meşgulken başka bir iş çıktığında bocalıyorum.Yapacağınız iş çok önemli iken önemsiz şeylere odaklanıp önemli işinizi unuttuğunuz olmadı mı hiç? Benim oldu. Nedeni basit: hafızayı hor kullanma. Sürekli tetikte olan, sürekli gören, tatilsiz çalışan kısa süreli hafızamıza neden bu kadar yükleniyoruz ki? Belki de “önem” sırası versek öğreneceklerimize, hafızamız bu kadar yorulmaz. Kimsenin kapasitesine hakaret etmiyorum -hakaret varsa kendime etmişimdir- ancak şu bir gerçek ki bilgi ve yeteneği usb yardımıyla beynimize yükleyecek teknolojiye sahip değiliz bu nedenle biraz olsun aklımızı rahat bırakmalıyız. Bırakalım ki gereksiz bilgilerden arınsın, kaydetmeye çalıştığı bilgiler gerekli olsun- arada karışıklık yaşanmasın. Halk arasında yaygın olan “Mezar taşı okumak unutkan yapar” inancı da buradan geliyor işte. Gerekli gereksiz o kadar şeye yoruyoruz ki o meraklı zihnimizi,bir bakmışız hatırlayacak şey kalmamış, bir anda her şey uçmuş.
Bir de başkalarının hayatını merak etmek ve didiklemek var. Bazı insanlar kendi hayatını yaşamıyor başkaları üzerinden yaşıyor resmen. Komşunun oğlunun üniversite sınavında kaç puan yaptığını araştırana kadar iki test çözse daha iyi puanlar alır insanlar ama merak işte. Meraklı insanın aklında fikrinde o puan. Azsa sevinecek, çoksa anlamlı bir sessizliğe bürünecek. Ama o bunları düşünürken hop kürenin hacim formülü uçup gidiyor aklından. Al sana bir soru-bin kişilik sıra kaybı. Hafıza olayına bu kadar taktığım şu günlerde bu merak paradoksundan bıktım. İnsanları ve kendimi gözlemleyerek nasıl hafızamı güçlendirebilirim diye merak ediyorum ve bu gözlemler bana başka şeyleri unutturuyor. Başkalarının hayatını didiklemesem belki böyle olmayacak, vizedeki konuları hatırlayacağım.
Uzun lafın kısası, zaten puslu olan bu dünyaya puslu bir zihinle bakmamak adına arınma felsefesi edindim kendime. Bunu karışık ve puslu olan bir yazıyla aktarmaya çalışmam bir çelişki olabilir ama felsefeyi düşünmek başarmanın yarısıdır. Bu yazıyı okuduktan sonra herkes sosyal medyayı kapatsa ve hafızasına yüklenmemek adına yapması gereken önemli işi yapmaya başlasa; Türkiye gelişmekte olan ülkeler kategorisinden biraz gelişmiş ülkeler kategorisine geçebilir. Her şey odaklanmakta bitiyor yani. Sahi ilk bilgisayar kaç tondu?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder