16 Mart 2013 Cumartesi

Değişim Nehri'nde

Gülfem SEZEN

Değişim insanoğlu üzerinde hep farklı etki yaratmıştır. Belki kabullenememiştir insan, belki yadırgamıştır, belki yaratmış olduğu bu değişimi henüz kendi de sindirememiştir kim bilir...

Değişen dünya değildir aslında. Değişen insandır, insanın fikirleridir, insanın bakış açısıdır. Öyle ki; Sanayi Devrimi'nde gelişen makineler de, proleter hareket de, sosyalizm görüşü de insan ürünüdür. Yani değişim sadece dünya üzerindeki nesnelerde, somutlarda değil aynı zamanda insan beynindedir. Dün gibi düşünmüyoruz bugün. Yarın da bugün gibi düşünmeyeceğiz. Ama şunu da biliyoruz ki yaşadığımız topluma şekil veren de biziz.

Şimdi Türk toplumunu kısaca ele almak istiyorum. Türk toplumu da her toplum gibi sürekli değişim halinde. Örneğin otuz yıl önce çatışma ve uzlaşmazlıklar tavan yapmıştı. İnsanlar o zaman ne düşünüyordu dersek çok geniş bir açıdan incelememiz gerekecek. Ancak şu da bir gerçek ki 80'ler derin izler bıraktı toplumun beyninde. Ve bu izleri silmek zaten mümkün olmadığı gibi günümüze dek süregeldi-ilk günkü etkisini taşımasa da-.Ülke insanları birbirini öldürüyorlardı, eskiden aynı sıraları paylaşmış gençler birbirlerine adeta düşmandı. Asayişin ve huzurun bozulması vatandaşı da oldukça etkilemişti. Kimilerince bu darbe için geç kalınmıştı kimileri içinse farklı bir yol izlenmesi gerekiyordu belki de. Öyle ki 12 Eylül sabahı örneğin Avrupa televizyonlarında verilen darbe haberleri için Avrupa vatandaşları geç bile kalındığını söylüyorlardı. İşte otuz yıl sonra halen tartışılan konulardan. Toplumumuz açısından çok değişime sebep olmuş olaylardan biri olduğu su götürmez bir gerçektir. Buraya kadar genel bir bakışla toplum açısından ele almaya çalıştık. Şimdi birey tarafından bakacak olursak, kimi her şeyden bihaber alındı içeri, kimine solcusun, kimine sağcısın dediler aldılar. İdamlarla, cezalarla geçen süreç sonunda genel huzur ve asayiş sağlanmıştı. Günümüzde de devam eden tartışmalar çok net göstergesidir ki bu dönem kapanmamıştır.

Sadece siyasi hayattan örnek vermek yetersiz kalacaktır. Değişim aynı zamanda insanların değerleri üzerindedir. Toplumsal değerler, bütün halklarda, tarihsel gelişme evrelerinin getirisiyle, zaman içinde değişime uğramıştır. İnsanların sadece düşünceleri değil yemek alışkanlıklarından kutlama alışkanlıklarına kadar birçok şey farklılaşmıştır. Örnek vermek gerekirse git gide geleneksel Türk yemeklerinin yerini alan fast food sanırım en klişe örnektir. Ama aynı zamanda her şeyi ortaya seren bir örnek. Kendi kültürünü kaybetmeye başlamanın belki de ilk aşaması. Bunun dışında toplum normlarındaki değişimler göze çarpıyor. Örneğin; Türkiye'de kız çocuklarının eğitimine önem giderek artmaktadır. Yasalarla eğitim zorunlu hale getirilmektedir. Bundan 50 yıl öncesinde kuşkusuz okuma yazma oranları oldukça düşüktü. Özellikle kırsal kesimde kız çocukları okutulmak yerine ya evlendiriliyor ya da çalıştırılıyordu. Bu bağlamda oldukça değişmiş bir normla karşılaşıyoruz. Kutlama konusunda da bunu görüyoruz. Evlilik törenleri önceleri çok meşakkatli iken artık sade bir törenle oluyor. Üstelik toplumumuzda önce söz ardından nişan ardından nikahla son bulan uzunca bir süreyi kapsıyordu. Nikah öncesi yapılan özel kutlamaların da unutulmaya yüz tuttuğunu görüyoruz. Müzik kültürümüzde zamanla değişti. 1950'li yıllarda Türküler ve Klasik Türk Müziği revaçta idi. Taşralar Türk Halk Müziğine yatkınken kentlerde Türk Sanat Müziği dinleniyordu. Ancak zamanla bunların yerini arabesk aldı. Arabesk bir kültüre karşı doğmuştur ve bu arabesk kültürü sadece müziğe etki etmemiştir. Bunların dışında bir kesim Klasik Batı Müziğine yönelmiştir. Ve daha sonraları Pop Müziğinin gelişimi, Rock Müziğe artan eğilimlerle sürekli devinim halindedir. En başından beri dediğimiz gibi değişim çok geniş bir alanda ve biz sadece birkaç şeye değinmeye çalıştık.

Peki şimdi, bu değişim nehrinde nereye doğru akıyoruz? Gitmek istediğimiz yön neresi? Tüm bunları sorgulamak ve ona göre rotamızı belirlemek zorundayız. Bugünün hesabını bugün görerek, geleceğimiz için... Sizce?

1 yorum:

  1. Halil İbrahim Ekizce17 Mart 2013 00:07

    Gelişen siyasi olayların, değişen rejimlerin müzik kültürü üstündeki dolaylı etkisi (darbe zamanındaki baskıcı rejimlerden sonra belki de bir baş kaldırış olan sert ve politik altyapıda oluşturulan müziklerin rağbet görmesi gibi) somutlaştırılsa idi daha tatlı bir yazı olurmuş. Fakat naçizane başarılı buldum.

    YanıtlaSil