30 Mart 2013 Cumartesi

Fearless

Merve Nur BAYRAKTAR

1900’lü yılların Çin’ini anlatan 2006 yapımı bir film olan Fearless’ın yönetmen koltuğunda Ronny Yu, başrolünde ise Jet Li yerini alıyor. Ne var ki beklediğiniz gibi saf bir aksiyon filmi değil; içinde felsefe, erdem, siyaset ve tüm bunların olduğu yerde elbette bir de aşk var. 103 dakika süren bu yapıt gayet tadında bırakılmış, sonunda keşke bitmeseydi dedirtiyor. Bolca dövüş sahnesi içeren bu filmde, köy hayatı, Konfüçyüs öğretisi, çay pişirme sanatı gibi sakinleştiren imgeler de kullanılarak izleyiciye dinlenme süresi tanınmış. Özellikle köylüler çalışırken rüzgar estiğinde işi durdurup rüzgara selam vermeleri meditasyon etkisi yapıyor. En güzel yanı ise ölümcül dövüş sahnelerinin bile estetik hareketlerle canlandırıldığı Li’nin göz alıcı hareketleri ki tekrar tekrar izlemeye değer doğrusu.

Abartıya kaçmayan ses efektleri ve müzik, verilen duygunun yoğunluğunu artırmış. Müzikle eş zamanlı giden bir dansçı gibi filmdeki olay ve figürlerle oldukça uyumlu kulanılmış. Şimdi biraz da içerden bakmalı bu esere.


“Çin Hanedanlığı’nın sonlarına doğru Çin’in büyük toprakları bölünmüş ve yabancı güçler tarafından kontrol altına alınmıştı. Çin, utanç verici bir duruma düşmüş ve daha sonraları “Asya’nın hasta adamı” damgasını yemişti. Çin’in onurunu ayaklar altına almanın başka bir şekli de Şangay yabancı iş adamları ortaklığının Çin’e meydan okumak için değişik ülkelerden dört ustayı getirterek düzenlediği bir dövüştü. Sadece bir adam bu meydan okumaya karşı ayakta durdu. Bu adam Huo Yuan Jia’ydı.”

Hırslı bir çocuk olan Huo (Jet Li), küçük yaşında hayatı boyunca hiçbir dövüşte asla yenilmeyeceğine yemin eder. Yaşı ilerler ve sahiden de bulunduğu şehrin bir numarası olur. Ancak dövüş sanatının ardındaki felsefeyi kavrayamaz. Ta ki telafi edilemeyecek bir hata yapıp ailesinin ölümüne sebep olana kadar. Yüzünde aklını kaçırmak üzere olanlara mahsus ürkütücü bir gülümseme ile şehri terk eder ve kendini nehre atar. Gözlerini açtığında pirinç tarlalarında çalışan köylülerin yanına vardığını anlaması uzun sürmez.

Orada kaldığı birkaç yılda geçirdiği dingin hayat, geçmişini değerlendirmesi için iyi bir fırsat olur. Seyr-i sülukunu tamamlamış bir mürit misali, hırslarından, egolarından, öfkesinden arınmış bir şekilde şehre geri döner. Ne var ki hiçbir şey bıraktığı gibi değildir.

Li’nin şehre dönmesiyle birlikte direk “Emperyalizm ne berbat bir şey!” mesajını alıyoruz. Vatandaşı tartaklayan vasıfsız görevliler, şehrin her yanını saran yabancı askerler, Batılılaşan giyim kuşam ve Konfüçyüs öğretisinin etrafında sade bir yaşam süren Çinlilere aşılanmaya çalışılan “ tüketim çılgınlığı” net bir şekilde eleştiriliyor. Kısacası kendi kendine yabancılaşmış bir halk, siyasi üsteki bir sarsılmanın altta yarattığı etkiyi gözler önüne seriyor. Li, bu durumu şöyle yorumluyor:” Batılılar bizi neden küçümsüyor? Çünkü birlik içinde değiliz. Yıllardır Çinliler birbirine karşı dövüşüyor. Bu yüzden Batılılar bizi küçümsüyor. “Asya’nın hasta adamı”, bu ne kadar büyük bir hakaret değil mi? Ama bu kadarla da kalmıyor. Bazılarımız ülkenin asıl hastalığının farkında bile değil.” Burada kast edilen ülke Çin olsa da tüm “hasta adam” lakabı takılmış ülkeler için manidar bir gönderme var bence.

14 Eylül 1910’da Chin Woo Spor Federasyonu’nun kuruluşundan 3 ay sonra Huo Yuan Jio, 42 yaşında zehirlenerek öldü. Wu Shu’nun ruhu olarak bilinen Huo Yuan Ji’nin öğretisi o öldükten sonra da yaşamaya ve ve nesillere aktarılmaya devam etti. Chin Woo Spor Federasyonu 50 ülkede varlığını sürdürmeye devam etmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder