Mine Yişil
Zaman ve veda farklı gibi gelir insana ama farkı
sıfıra indirgediğin bazenler vardır ya şimdi o bazenlerdeyim. İkisi de ne kadar
iç içeymiş meğerse hatta akraba denecek kadar net. Veda zamanın kaybolmuş
çocuğudur. Her kayıp bulunmak ister
elbet ama bu öyle bir kayıp değil. Söylesenize kim veda dolu bir anı her zaman
yaşamak ister, kim ister onu yanında? Zaman da istemedi tabi ki.
Ondandır eminim veda her bulduğu fırsatta zamanın
arasına öylece sıkışır. Gelişine sevinenini görmedim daha, hüzünlüdür, gözyaşı
akıtmazsa boğazda bir gıcıklık yapar elbet. Bu ağlamak istiyorum ama yapamıyorumun
kısaltmasıdır. Her kısaltma özünü nasıl yansıtmazsa bu da öyledir biraz. Ne
duyguyu tam yaşatır ne düşünceye daldırır. Kafanı kaldırır bakarsın semaya
parlayan bir yıldız görürsen ne âlâ! Veda güçlenmiştir nasılsa, her
istenmeyişini anladıkça.
Şimdi anlıyorum vedanın ne denli acımasız olduğunu
içten içe haykırdığım her elveda sözcüğünde, her kafamı çevirdiğim ama
göremediğim aradıklarımda, her an biraz daha uzaklaştığım yakınlıklarımdan, her
dediğim her şeyin sonuna kendimi ufaladıkça ve zamanın çaresizliğini
avuçlarımda dolu dolu hissettikçe anlıyorum. Her vedayı anladığım dakikalarda
kayboluyorum zamanda. Ne de olsa birinin yaptığı en işi şey, diğerinin
öğrendiği en iyi şey. KAYBETMEK... Ben de anladıkça kayboluyorum şu anda çünkü
şairin dediği gibi ne içindeyim zamanın ne de, büsbütün dışında.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder