İbrahim ALTUNBAŞ
Teknolojiler yalnızca insanların kullandığı icatlar değildir, insanları yeniden icat eden araçlardır. Marshall McLuhan
İnsanlık, ‘gençleri doğru yoldan
ayırdığı ve devletin tanrılarına inanmadığı’ gerekçesiyle Sokrat'a baldıran
içiren Atina Demokrasisi’nden bu yana büyük dönüşümlerin içerisinden geçti. İnsanlığın
yarattığı demokrasi, dün Sokrat’ı idam ederken bugün ürettiği yeni kavram ve
ilkelerle onu beraat ettirdi. Düşünsel evrimi sürecinde ‘demokrasi’ kavramını Antik
çağlarda üreten insanoğlu, şüphesiz ki değişimi de algılayacak ve
kavramsallaştıracak bir düzeye de erişmişti. M.Ö. Anadolu’nun Batı Kıyısı’nda
yaşayan Efesli Heraklitos ‘değişmeyen tek şey değişimin kendisidir’ dedi ve
belki de insanlığın yanıtını merak ettiği nereye gidiyoruz sorusuna yanıt
vermiş oldu; değişmeye gidiyoruz. Değiştik de… Ve bu değişim süreci insanlığın
büyük dönüşümler yaşamasına neden oldu. İnsanlık tarihini, bu büyük dönüşümler
penceresinden pek çok şekilde bölebiliriz. Oysa bugüne kadar insanlık temelde
üç büyük dönüşüm süreci içerisinden geçti.[1]
Bunlardan ilki organize tarıma geçişken diğeri sanayileşmedir. Üçüncü süreçse
bugün içerisinde bulunduğumuz ve selamlamakta olduğumuz “enformasyon çağı”[2]dır.
Hep beraber ‘Ağ Toplumunun Yükselişi’ne tanıklık ediyoruz.
TOPLUMU DÖNÜŞTÜREN ÜÇ DALGA: KÜRESELLEŞMEYE GİDEN YOL
Dönüşüm süreçlerinin her birinde
yeni kavramlar, ilkeler ve ideolojiler üretildi. “İnsanlığın birinci dönüşüm aşaması olan tarım toplumunun egemen
ideolojisi, savaşı da besleyen tek tanrılı dinlerdi. İnsanoğlunun tarım
devrimiyle yerleşik düzene geçmesiyle, bir üretim aracı olan toprağın mülkiyeti
üzerine kurulu toprak ağalığı yönetimini devam ettirme anlayışı egemenliğini
sürdürmüştür. Ancak yönetim konumunda farklı anlayışların ortaya çıkmasıyla,
siyaset dinle belirlendiğinden mezheplere bölünmüştür. Tarım devrimi,
teknolojinin oluşturduğu ideolojik düzenlemeye dayalı olan yapılanma, sonuçta
Endüstri Devrimi teknolojisiyle değişime uğramıştır.” [3]
Tarım toplumunda ‘toprağı’ merkeze alan insanoğlu sanayi toplumunda merkezine ‘fabrikayı’
aldı. Endüstri devrimi, hem gelişen
sermaye sınıfının diyalektik olarak güçlendirdiği vatandaş-kentli işçileri
üretmiş, hem de büyüyen Pazar arayışları içinde “milliyetçilik ideolojisini”
doğurarak, bugünkü ulus-devletleri yaratmıştır[4] Böylece dine ve tarıma dayalı
imparatorlukların yıkılmasıyla doğan boşluğu, milliyetçilik ideolojisi etrafında
örgütlenen devletler doldurdu[5]. Sanılanın
aksine sanayi devrimi demokrasiyi doğurmadı. Sanayi devrimi tek tip insanlar
istedi ve nihayetinde tek tipleşmiş bir toplum ortaya çıktı. İnsan hayatında
yaratıcılık yerini tek tipleşmeye ve standardizasyona bıraktı.
Bugün dünyanın bir noktasında
sanayi devriminin sancıları yaşanırken başka bir noktasında iletişim devriminin
ürettiği yeni kavramlar tartışılıyor ve içselleştirilmeye çalışılıyor. ‘Küreselleşme’
kavramının ortaya atılmasında da iletişim devriminin büyük bir etkisi vardır
fakat küreselleşme endüstri devriminin içinde türedi ve gelişti. Bir yanda iletişim-bilişim teknolojileri gelişti,
öte yanda din, mezhep, dil, ırk ve milliyet farklarını eşit değerde gören,
insan hakları ve katılımcı demokrasi gibi kavramlar oluşmaya başladı. Bugün
bilgisayarlar, cep telefonları ve uydular dünyayı bir köy haline getiriyor. Bu
teknolojiler ekonomik anlamda yeni sektörler ortaya çıkararak bilgi ekonomisini
yaratıyor, sosyal anlamda toplumsal dönüşümü ve etkileşimi sağlayarak bilgi
toplumunun ortaya çıkmasına neden oluyor, kültürel etkileşimi artırıyor ve
siyasal anlamda insan haklarıyla demokrasi kavramının daha çok ön plana
çıkararak toplumsal katılımı artırıyor ve küreselleşmeyi sağlıyor. Dahrendorff’a göre; insanoğlunun 20 Temmuz
1969’da aya ayak basması, Apollo 11 uzay aracının uzaydan görünen dünyanın
fotoğraflarını göndermeye başlaması sonucunda küreselleşme kavramı ortaya
çıkar. İnsanlar ilk defa bu fotoğraflarla dünyanın mavi-beyaz bir küre olduğunu
fark ederler. Bu fark edişin ardından da dünyayı kurtarmaya yönelik küresel
bilinç ortaya çıkar.[6]
Tablo 1: Sanayi Toplumu ve Bilgi Toplumunun Karşılaştırmalı
Özellikleri[7]
SANAYİ TOPLUMU
|
BİLGİ TOPLUMU
|
. Buhar Makinesi
. Maddi Üretim
.Fiziksel emek
.Fiziksel Sermaye
.Fabrikalarda üretim
|
.Bilgisayar
.Bilgi üretimi
.Zihinsel emek
.Beşeri Sermaye
.Veri bankaları ve bilgi
ağlarına bağlı üretim
|
.Yeni pazarlar için kolonilere
yönelme
|
.Ulusal sınırları ortadan
kaldıran küreselleşme
|
.İmalat sanayinin ön planda olduğu
tarım, sanayi ve hizmetler şeklinde üçlü endüstriyel yapı
|
.Bilgi endüstrisi
|
.İşbölümü üretim tüketimin
ayrılması (meta ekonomi)
|
.Müşterek üretim ve kullanımda
paylaşım (sinerjik ekonomi)
|
.Arz ve talebe dayalı fiyat mekanizması
|
.Gelecekteki amaçların
gerçekleşmesi için bilgi kullanımı
|
.İşletmeler önemli
.Özel mülkiyet rekabet ve kar
artışı ön planda
.Merkeziyetçilik
.Sınıflı toplum
.Parlamenter demokrasi
|
.Gönüllü topluluklar önemli
.Müşterek katılım ve sosyal
yarar ön plandadır.
.Çok merkezlilik
.Çok merkezli fonksiyonel
toplum
.Katılımcı demokrasi
|
.İşçi Hareketleri
.İşsizlik, savaş, faşizm
.Kitlesel tüketim toplumu
|
.Sivil hareketler
.Gelecek şokları, kişisel terör
ve sorunları
.Kitlesel bilgi toplumu
(sınırsız üretilen ileri düzeydeki bilgi)
|
.Maddi değerlerle psikolojik
ihtiyaçların tatmini
|
.Amaca yönelik gelecekteki
başarı ihtiyacının tatmini (zaman değeri)
|
.Bireysel özgürlük ve hümanizma
düşüncesi
|
.Toplumsal katılım ve
küreselleşme
|
TEKNOLOJİK EVRİM VE AĞ OLUŞTURMA BECERİSİ
İnsanlığı Sanayi Devrimi’ne
götüren şey nasıl ki bazı teknolojiler olduysa insanlığa Enformasyon Çağı’nın
kapılarını da yine bazı teknolojiler açtı. 1876’da İskoç mucit Graham Bell
telefonu, 1898’deİtalyan mucit Guglielmo Marconi radyoyu, 1923 yılındaysa İskoç
mucit John Logie Baird televizyonu icat etti. Tüm bu buluşlar enformasyon
teknolojilerinin önemli öncülleriydi sadece. Asıl büyük atılımlar İkinci Dünya
Savaşı’nın ardından gerçekleşti ve ilk programlanabilir bilgisayarın ve
transistörün[8] icadıyla
gerçekleşti. Böylece insanlığı enformasyon çağına götürecek olan teknolojik
evrim yeni bir hal almaya başladı. 1971’de mikroişlemcilerin geliştirilmesiyle
bilgisayarlar artık bir çipe yerleştirilebilir hale geldi. Böylece Steve
Wozniak ile Steve Jobs evlerinin garajında ürettikleri ticari açıdan başarılı
ilk mikro bilgisayar olan Apple I-II ile bilgisayarların toplum hayatında
yayılması yönünde öncü bir rol üstlenmişlerdi. Bill Gates ve Paul Allen ise
1975 yılında bugün bir dünya devi olan Microsoft’u kurarak kişisel ve
mikrobilgisayarların yaygınlaşması için ön koşullardan biri olan uyumlu
yazılımların geliştirilmesini sağladı. Tüm bu teknolojik ilerleme ve evrim
insanlığa ‘ağlar oluşturma becerisi’ kazanması için gerekli altyapıyı
hazırlıyordu. 1970’lerden itibaren hızla gelişen bilgisayar teknolojilerinin
yanında telekomünikasyon ve bağlantı teknolojilerindeki devrimler İnternet’in
temelini atıyordu. M. Castells’in anlattığı gibi İnternet’in ortaya çıkışı ve
gelişimi, askeri strateji ve bilimin büyük işbirliğiyle olmuştur. ABD Savunma
Bakanlığı İleri Araştırma Projeleri Kurumu (ARPA), nükleer saldırıdan
etkilenmeyecek bir iletişim sistemi tasarlama düşüncesi ve stratejisiyle yola
çıktı. Bunun sonucunda ilk bilgisayar ağı olan ARPANET 1969’da devreye girdi.
ARPANET üzerinden yapılan iletişimin odağı kaydı ve sadece askeri amaçlı iletişim
yapılmaktan öte kişisel sohbetler de bu ağ üzerinden yürütülmeye başlandı.
Böylece sadece askeri odaklı olan MILNET oluşturuldu ve ARPANET’ten ayrıldı.
Kuruluşundan 20 yıl sonra 1990’da da ARPANET teknoloji karşısında modası
geçtiğinden dolayı kapatıldı. Onun boşluğunu ise Ulusal Bilim Vakfı’nın
işlettiği NSFNET doldurmaya çalıştı. Fakat o da İnternet ağlarının devasa
şekilde büyümesi ve ticari kaygılardan dolayı baskı altında kalmasıyla 1995’de
kapatıldı. Böylece İnternet’in özelleştirilmesinin yolu açılmış oldu. Fakat
özelleşen İnternet’te bir düzenleyici ve denetleyici boşluğu oluştu. 1998’de
merkezi Amerika’da bulunan bir düzenleyici kurum[9]
oluşturuldu fakat bu tam anlamıyla yetki ve otorite sahibi bir kurum olamadı.
Böylece Internet düzenleyicisi ve otoritesi olmadan serbestçe evrildi.
1990’ların başında İnternet son kullanıcılar açısından çok zordu. Bilgiye
ulaşmak bugünkü gibi kolay değildi.
1990’da bu boşluğu dolduracak ve İnterneti toplum hayatına sokacak
teknolojik hamle Avrupa Nükleer Araştırmalar Merkezi’nde (CERN) yapıldı.
İnsanlara bilgiyi düzenleme, kullanıcıların istedikleri bilgiyi bulabilmek için
gerekli aramayı yapabilme şansı veren ‘world wide web’ tasarlandı. Bunun
üzerine yeni internet tarayıcıları ve arama motorları tasarlandı ve toplumun
hizmetine sunuldu. Artık tasarlanan ağlar tüm dünyayı örüyordu. Sanayi
Devrimi’nin içinde yeşeren İletişim ve Bilişim Devrimi nihayet gerçekleşmişti
ve çok kısa sürede dünyayı dönüştürecek, küresel bir köyün inşasına katkı
verecekti.
1990’ların sonunda artık yeni
teknolojilerle merkezsiz, ucu olmayan ve sürekli genişleyen bir ağ ören
bilgisayarlar toplumda yerini sağlamlaştırmaya başladı. Artık kullanıcılar her
durumda, her ortamda ağlara dahil olabiliyordu. Ağlara bağlanmak için sadece
bilgisayarlara da gerek kalmamıştı. Ağ oluşturma mantığı yeni teknolojilere de
uygulanmaya çalışılıyordu. Finlandiya’da Nokia, İsveç’te Ericsson, Amerika’da
Motorola’nın öncülük ettiği mobil telefonların yükselişi artık İnternet’e
seyyar aygıtlarla da bağlanabilme imkânı yarattı.[10]
İnsanların ağlara kolay ve ucuz bir şekilde müdahil olabilme şansı
yakalamasıyla etkileşim arttı ve belki de öngörülemeyecek bir hal aldı. Bugün
karşımızda yeni bir ekonomi, yeni bir toplum onlara bağımlı yeni bir kültür
oluşuyor. Endüstri ekonomisi yerini enformasyonel ekonomiye bırakıyor. İletişim
tek yönlü olmaktan çıkıyor etkileşimi içerisinde barındıran çift yönlü bir
iletişim gerçekleşiyor. Demokrasinin krizi tartışmalarına yeni açılımlar
getiriyor ve katılımcı demokrasinin oluşmasında yeni araçlara imkân veriyor.
Kısaca belirtmek gerekirse son otuz yılda insanlık teknolojiyle paralel olarak
yeni ilkeler, sistemler oluşturuyor. Toplumsal algı ve yapı değişiyor.
SANAL CEMAATLER, İNTERAKTİF AĞLAR, YENİ MEDYA VE KATILIMCI DEMOKRASİ
Radyo, gazete ve televizyonların hâkim
olduğu eski medya düzeninde birkaç merkezi vericiden, milyonlarca alıcıya aynı
anda aynı mesaj iletiliyordu. Böylece tek tip kitle toplumu oluşturma açısından
iktidarların, egemenlerin elinde çok kuvvetli araçlar bulunuyordu. Kitle
toplumundan kitle kültürü yaratmak için gerekli kontrol mekanizmasını
sağlayacak bu araçlar önce devlet kontrolündeydi fakat zamanla dünyadaki
ekonomik anlayışın değişmesiyle özelleşti ve oligopollerin kontrolü altına
girdi. Fakat yeni teknolojilerin icadıyla eski medya düzeni de kendi
adaptasyonunu sağlama çabasına girişti ve gazeteler artık bölgesel ekler
çıkarmaya başladı, tematik televizyon ve radyo kanalları ortaya çıktı. Bu
adımlar da seçici izleyici, dinleyici ve okuyucu kitlesi yarattı. Bu durum da
yaratılan kitle toplumunun parçalanmış bir toplum yapısına bürünmesine neden
oldu. Alıcılar ideolojilere, değerlere, ilkelere, zevklere ve hayat tarzına
göre bir bölünme içerisine girdiler. Ama tüm bunlar şirketlerin ve hükümetlerin
bu araçlar üzerinde etkisini yitirmesine neden olmadı. Aksine daha da güçlü bir
konuma getirdi diyebiliriz. Eski medya düzeni Sanayi Devrimi’nin iletişim
araçları üzerindeki yansımasıydı. Tek tipleşme ve standardizasyon mantığından
hareketle tek yönlü bir iletişimi, başka bir açıdan bir bürokrasiyi ifade eder.
Oysa şimdi İletişim ve Bilişim Devrimi’nin omuzları üzerinde yeni medya
araçları ve düzeni yükseliyor. Etkileşimin çok fazla olduğu, katılımcı ve
kontrolün zor olduğu bir sistem, bir ağ toplumu kuşatıyor. İnternet bugün
Enformasyon Çağı’nın evrensel ve interaktif iletişim aracıdır.
İnternet çok yeni bir teknoloji
olmasına rağmen son on yılda çok büyük dönüşümlerin içerinden geçti. Aslında en
başında İnternet temelli medya araçları da tek yönlü bir iletişim vadediyordu.
Fakat Web 2.0’nin devreye girmesiyle İnternet katılımcı, interaktif ve çift
yönlü bir iletişim vadedebilen bir yer oldu. 2004 yılında düzenlenen bir konferansta web'in geleceği tartışılırken
ortaya atılan Web 2.0 kavramı, internette kullanıcıların başrole geçtiği,
web'in kişiselleştirilebildiği ölçüde değer kazandığı, tasarımdan çok içeriğe
önem verilen yeni nesil web dönemine işaret ediyordu.[11]
Web 2.0’nın ne olduğuna dair “İnternette statik yayıncılıktan katılım
mimarisine geçiş.”, “Web’i küresel beyne dönüştürme süreci.”, “ Ziyaretçilerin
siteye katılımını sağlamak.” “Ziyaretçilerle işbirliği yapmak.”, “
Kullanıcıların aynı zamanda içerik sağlayıcıya dönüşmesi.”, “Web içeriğini
geliştiren kollektif gücün keşfi.”, “Web’in reklam verenlerin kontrolünden
tüketicilerin kontrolüne geçişi.” gibi birçok benzer tanım yapılıyor. Fakat
daha iyi anlayabilmek açısından sonuçlarına bakacak olursak bloglar, vikiler ve
sosyal ağlar Web 2.0’nin sonuçlarıdır. Basit bir dille Web 2.0, Vikipedi,
Youtube, flickr, del.icio.us, Ekşi Sözlük, pilli network, Facebook v.b.
arkadaşlık siteleri gibi kullanıcıların diğer kullanıcılar için ziyaret
ettikleri İnternet siteleri veya kullandıkları programlardır.[12]
Web 2.0’yle kullanıcıların içerik
sağlayıcıya dönüşmesi kollektif bilincin oluşturulması ve demokrasi kültürü
açısından çok önemli bir gelişme oldu. Web 2.0’nin getirdiği yenilikler temsili
demokrasinin katılımcı demokrasiye evrilmesinde önemli rol oynuyor. Sosyal
medya aygıtlarıyla insanlar yeni bir hareket alanı elde etmenin yanında
iktidarı denetleme, ona isteklerini yaptırma noktasında önemli bir araca
kavuşmuş oldu. Konuya başka bir açıdan bakacak olursak insanlar şirketlere
ürettikleri mal ve hizmetler için geridönüşte bulunabiliyor, onları
yönlendirebiliyorlar. Ağlar üzerinden örgütlenip yeni bir eylem alanı
yaratıyorlar. Artık kullanıcılar bir haber sitesinde gördükleri haberi okuyup
geçmiyorlar, onu yorumluyorlar, onun üzerine fikirlerini paylaşıyorlar ve
etkileşime geçiyorlar. 2004’de Facebook, 2006’daysa Twitter insanlara bir
gruplaşma, sanal cemaatleşme alanı yarattı. Bilgiler ve fikirler bu siteler
aracılığıyla çok hızlı bir şekilde yayıldı. Kimi yerlerde hükümetlerin ve
şirketlerin baskı altında kalmasını sağlarken kimi yerlerde iktidarların
yıkılmasına neden oldu. Sokaklarda örgütlenmesi ve tepki göstermesi engellenen
insanlar bu araçlar aracılığıyla hızlı ve kontrol edilemez bir şekilde
örgütlendi. Bu defa sokaklara engellenemeyecek bir güç olarak çıktılar. Bu bazı
hükümetlerin Internet’i kontrol etme ve kısıtlama arayışları içerisine soktu.
Bazı ülkelerde yasalarla kısıtlama getirilirken bazı ülkelerde İnternet’in fişi
çekildi. Wall Street İşgali, Londra İsyanları, Arap Baharında sosyal medya
araçlarının etkisini büyük ölçüde gördük. Yine Anonymous, RedHack gibi
hacktivist grupların İnternet üzerinden yaptığı eylemler hükümetleri ve
şirketleri, baskı altına alması ve şeffaflaştırması konusunda bir baskı unsuru
haline geldi.
Temsili demokrasinin en büyük
krizi temsil edenle temsil edilen arasındaki etkileşim sorunuydu. Fakat bugün
yükselen ağ toplumunda bu sorunu ortadan kaldıran yeni araçlar ortaya çıkıyor.
Böylece katılımcı demokrasiyi gerçekleştirme imkânına kavuşuyoruz. Şirketler
müşterileriyle sosyal medya araçlarıyla etkileşim içerisine girerken
politikacılar, devlet kurumları ve hükümet de bunu yapmaktan geri durmuyor.
Bugün vatandaşlar bir tweetle başbakana, cumhurbaşkanına, şirket yöneticisine
soru sorabiliyor, bir paylaşımla onları eleştirebiliyor, bir entryle
fikirlerini iletebiliyorlar. Geleneksel temsil mekanizmaları ortadan kalkarken
yurttaşlar daha katılımcı hale geliyor. İnternet ve sosyal medya hayatımızın birçok
alanında etkili hale gelirken demokratik katılımın artmasını da sağlıyor.
KAYNAKÇA
AKTAN, Can ve TUNÇ, Mehtap, Bilgi
Toplumu ve Türkiye, Yeni Türkiye Dergisi, Ocak-Şubat 1998.
CASTELLS, Manuel, Enformasyon
Çağı: Ekonomi, Toplum ve Kültür, Birinci Cilt: Ağ Toplumunun Yükselişi,
İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, Nisan 2005.
CİVELEK, Emre, Web 2.0 Nedir?
< http://www.emrecivelek.com/web20.html> (26.04.2013)
DURSUN, Kenan, Sosyal Medya Araçlarının Katılımcı
Demokrasiye Etkisi, <https://docs.google.com/document/d/1lJ8ZUDh91Om3n9A4CuhVgyPH28ccnXX8-by- GjmduD8/edit> (26.04.2013)
GÖKER, Göksel ve DOĞAN,
Adem, Ağ Toplumunda Örgütlenme:
Facebook’ta Çevrimiçi Tekel Eylemi, Balıkesir
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı.25, Haziran 2011,
s.175-203.
GÖKGÖZ, Gökhan, Web 2.0,
Postmodern Toplum ve İletişimsel Demokrasi, Akademik Bilişim’10 - XII. Akademik Bilişim Konferansı Bildirileri
10-12 Şubat 2010.
KARAÇOR, Süleyman, Yeni
İletişim Teknolojileri, Siyasal Katılım, Demokrasi, Yönetim ve Ekonomi Dergisi, Cilt: 16, Sayı: 2, 2009,
s.121-131.
KOCACIK, Faruk, Bilgi Toplumu
ve Türkiye, C.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi, Mayıs 2003, Cilt.27, No.1.
MÜTERCİMLER, Erol, Geleceği
Yönetmek ve Kazanmak İçin Stratejik Düşünme, Alfa Yayıncılık, 5. Baskı, İstanbul, 2011.
ŞEN, Ali, Avrupa Birliği’nde
Bilgi Toplumu Politikalarının Evrimi, Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Elektronik Dergisi, Kasım
2010, Sayı.4.
SOYSAL, Tamer, Demokrasi
Üzerine Bir Retorik, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Sayı.13, 2002, s.331-341.
TOFFLER, Alvin, Üçüncü Dalga, Koridor Yayıncılık, 2. Baskı,
İstanbul, 2012.
YAYLA, Ali, Küreselleşme ve
Folklor, Folklor/Edebiyat, Cilt: 12, Sayı: 454, 2006/1, Ankara 2006,
s.11-18
[1] Alvin
Toffler, Üçüncü Dalga adlı kitabında üç tip toplum tanımlar ve bunu dalgalar
kavramıyla ifade eder.
[2] Bilişim
ve iletişim teknolojilerindeki gelişimin insanlık tarihinde toplumsal, ekonomik
ve bilimsel değişimin yönünü yeniden belirlediği ve giderek ağ toplumunun
ortaya çıktığı döneme verilen addır. Başta imalat sanayii olmak üzere,
ulaştırma, inşaat ve enerji sektörlerindeki gelişmelerin toplumsal ve ekonomik
değişimin itici gücü olduğu endüstri toplumunun gelecekte neye evrileceği
konusundaki tartışmalar 1950'lerin sonlarında başlamıştır. Başlangıçta bu
döneme Endüstri Sonrası Çağı denmiştir. 1980'lerde İnternet'in kullanımının
yaygınlaşması ve nihayet 1995'te tamamen serbest bırakılmasından sonra endüstri
sonrası terimi yerini enformasyon sözcüğüyle değiştirmiş, kavram Türkçe’ye
Bilişim Çağı ya da Bilgi Çağı olarak yerleşmiştir. Daha ayrıntılı bilgi için
<http://tr.wikipedia.org/wiki/Enformasyon_Çağı>
adresine bakabilirsiniz.
[3] KONGAR,
Emre, Küresel Terör ve Türkiye, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2001, s.36-37.
[4] A.g.e.
s.37.
[5] YAYLA,
Ali, Küreselleşme ve Folklor, Folklor/Edebiyat, Cilt: 12, sayı: 454, 2006/1,
Ankara 2006, s.11-18.
[6] YAYLA,
Ali, a.g.e
[7] KOCACIK,
Faruk, Bilgi Toplumu ve Türkiye, C.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi, Mayıs 2003,
Cilt:27, No:1, s.4
[8] Transistörler
elektronik cihazların temel yapı taşlarındandır. Günlük hayatta kullanılan
elektronik cihazlarda birkaç taneden birkaç milyara varan sayıda transistör
bulunabilir. Daha ayrıntılı bilgi için <http://tr.wikipedia.org/wiki/Transistör>
adresine bakabilirsiniz.
[9]
IANA/ICANN, açılımı İnternet Tahsisli Sayılar ve İsimler Kurumu’dur.
[10]
CASTELLS, Manuel, Enformasyon Çağı: Ekonomi, Toplum ve Kültür; I. Cilt, 1.
Baskı, İstanbul, 2005 s.67.
[11] <http://eski.bianet.org/2007/04/27/95001.htm>
(Nisan 2013)
[12] <http://tr.wikipedia.org/wiki/Web_2.0>
(Nisan 2013)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder